Mehmet Görmez 4 Kasım’da üç üniversitenin Çanakkale’de ortaklaşa düzenlediği İslâmî İlimler Algısı başlıklı uluslararası sempozyumun açılış konuşmasını yaptı. Usûlün tarihî seyrini nehir metaforu üzerinden dile getirdi, yeni usûl arayışları hakkında genel bir çerçeve çizdi.
Mehmet Görmez, konuşmasına usûl kavramının tahliliyle başladı. Usûlün varlıkla kendi aramızda doğru bir ilişki kurmanın metodolojisi olduğunu belirtti. Usûl ilmini, yerdeki kök ile gökteki kök arasında doğru ilişki kurmanın metodolojisi olarak tanımladı. Bu köklerin temelini Kur’an ve sünnetin attığını ifade etti, bu açıdan Kur’an’ı Kerim’in aynı zamanda bir usûl kitabı olduğunu vurguladı. Kur’an ve sünnetteki usûl tezahürlerine değindi.
Usûlü, büyük usûl ve küçük usûl olmak üzere ikiye ayıran Görmez, büyük usûlden kastının tekvin ile tenzil arasında, din ile hayat arasında, akıl ile nakil arasında doğru ilişkiler kurmamızı sağlayan, bir bütün olarak dini anlama metodolojisi olduğunu; küçük usûl ile ise usûlü’d-din ve usûl-i fıkıh gibi ilimleri kastettiğini ifade etti.
Görmez, konuşmasının devamında usûlün tarihî seyrini bir nehir metaforu üzerinden tasvir etti: Usûlün, İslam’ın bidayetinde bir nehir misali hayatın içerisinde daima var olduğunu, devam eden süreçte ise İslami ilimlerin çatısı altında teşekkül etmeye başladığını belirtti. Akabinde müstakil bir ilim olarak ortaya çıktığını, geçirdiği değişim, dönüşüm, gelişimle birlikte tekamül ettiğini söyledi. Şâtıbî ile 18. asra kadar geçen iki asırlık zaman zarfında usûlün bir fetret dönemine girdiğine değindi, modern zamanlarla birlikte ise usûlde tecdit arayışlarının başladığını söyledi. Hint Alt Kıtası’ndan Yemen’e, Mısır’dan Kuzey Afrika’ya, Maveraünnehir’den Anadolu coğrafyasına kadar Müslüman dünyada ortaya çıkan yeni usûl arayışlarına değindi. Bu arayışlarda, belirli kaideler çerçevesinde ümmetin üzerinde ittifak edebileceği yeni bir içtihat usûlü ortaya koyma gibi takdire şayan çabaları dile getirdi.
Ancak bu arayışlarda karşı karşıya kalınan usûl problemlerine de işaret etti. Bu açıdan modern zamanlardaki yeni usûl arayışlarını, usûl içi-usûl dışı olarak ikiye ayırdığını ifade etti. Vahyin mahiyeti, sünnetin hücciyeti, dinin sabitelerinden şaşmadan köklere bağlı kalarak usûle süreklilik kazandırma gayretlerini usûl içi arayışlar; köklere bağlı kalmadan yeni metotlar ihdas etme çabalarını ise usûl dışı arayışlar olarak nitelediğini belirtti.
Görmez, konuşmasının sonunda, bu ayırımın bıçakla kesilmiş gibi bir ayırım olmadığına işaret ederek yeni arayışlardan yüksek ilmî dikkat ve gayretle bütüncül bir şekilde istifade etmemiz gerektiğinin önemini vurguladı.